24 Eylül 2018 Pazartesi

Stefan Zweig- KIZIL : Kitap yorumu

Biliyorsunuz ki son zamanlarda bir Zweig furyasıdır gidiyor. Tabi ki de ben de bundan nasibimi aldım. Ama ben kendisi ile üniversitede bir hocamın "Dünün Dünyası" adlı eserini tavsiye etmesi ile tanıştım. Sonrasında ise olaylar kendiliğinde gelişti ve ben de bir Zweig hayranı olup çıktım. Bu yazımda da size kendisinin son okuduğum kitabı olan "Kızıl" hakkında konuşmak istiyorum.

 Kızıl'ın , Zweig'in diğer kitaplarında olduğu gibi yoğun ama sizi yormayan psikolojik bir anlatımı var. Sizi yormuyor olmasının sebebi, karakterin içinde bulunduğu durumun çarpıcı fakat herkesin yaşayabileceği türden basit olması. Kısaca bahsetmek gerekirse ; karakterimiz Berger, üniversite okumak için Viyana'ya yerleşir. Ancak taşralı bir genç olmasından duyduğu utanç, fiziksel ve duygusal zayıflıkları, zayıf görünümü ve yumuşak mizacı nedeniyle insanların onu ciddiye almaması gibi nedenlerle derin bir özgüvensizliğin içine düşer. Berger bu büyük şehirde yetişkin bir erkek olarak kabul görmek için elinden geleni yapar ancak başarısızlığı onu büyük bir bunalıma sürükler ve hayattan hiçbir beklentisi kalmaz. Ancak hasta bir çocuğun elinden tutma fırsatı yakaladığında hayatta kendisine bir yer edinme şansı yakalar. Yazarın kitaptaki tabiri ile "hayat onu çağırmıştır."

Gelelim yorumlarıma... Yukarıda da bahsettiğim gibi karakterin psikolojik durumunu yoğun bir şekilde hissediyor, ancak bundan yorulmuyorsunuz. Karakterin yaşadığı bazı olaylar ve hissettiği bazı duygular bana hiç yabancı gelmedi. Bunun yanında Berger karakterini kendime çok yakın hissettim. Onun yaşadıklarını hepimiz hayatımızda yeni bir yola girdiğimizde yaşamışızdır diye düşünüyorum. Bu yüzden karakteri  sizin de seveceğinize yüzde yüz eminim. Kitabı ben iki günde bitirdim ancak normal şartlarda bir oturuşta kahvenizi yudumlarken hızla okuyabileceğiniz akıcı ve doyurucu bir kitap. Diğer yandan bu tarz ruhsal bunalımları okumak size kendinizi kötü hissettiriyorsa, kitabı bitirdikten sonra çokça sarsılmanız muhtemel. Yine de az veya çok, ne kadar etkilenirseniz etkilenin bitirdikten sonra iyi ki okudum diyeceğinize eminim. Zweig'in bu eserini okumanızı şiddetle tavsiye diyorum. :)

7 Eylül 2018 Cuma

Neden Fal Baktırırız?

Şu an bu yazıyı önümde bir fincan sade ve sert Türk kahvesi ile yazıyorum. Eğer telefonumdaki uygulamadan bugünkü fal hakkımı kullanmasaydım, emin olun bu fincanı da kahvem bitince kapatırdım. Çünkü tahmin edebileceğiniz üzere, telefonlardaki fal uygulamaları sağolsun, çevremdeki herkes gibi ben de bu hastalığa yakalandım ve bununla kesinlikle gurur duymuyorum.Yazılanların gerçek olmadığını bilsem bile kendimi her gün fal göndermekten alıkoyamıyorum. Ve kendim gibi bu hastalığa yakalanmış, ama benden farklı olarak henüz bunun farkında olmayan bir sürü tanıdığım insan var. Hal böyle olunca ben de biraz düşünüp böyle bir yazı kaleme almaya karar verdim.

Son birkaç yıldır hepimizin kahve sohbetlerinin ardından gelen bir eğlence var; fal göndermek. Arkadaşlarla toplanılır, bir kişi bol köpüklü mis gibi bir Türk kahvesi yapar, kahve içilirken sohbet edilir, kahveler biter ve o fincanlar kapatılır, soğuması beklenirken sohbete devam edilir, sonrasında bir dizi fotoğraf çekme,"kanka benim fal hakkım yok sende varsa benimkini de göndersene yeaa"lar başlar. Ardından herkes fal sonucunu sırayla sesli sesli okur, bağırış çağırış ve gülüşmeler eşliğinde sohbet fal sonuçlarının kritiği ile devam eder, "ya telefondan dinliyor  bu uygulama her şeye erişimine izin veriyoruz kızııııımm..." gibi laflar ortaya atılır ve sohbet sona erdirilip herkes evine gider. Şimdi eğer bu sahne bana hiç tanıdık gelmedi, ben böyle bir ortamda bulunmadım felan diyecekseniz hiç demeyin hanımlar çünkü çarpılırsınız. Hatta bunu hanımlar ile sınırlandırmak doğru olmaz, artık beyler de ufak ufak bu dünyaya adım atıyorlar. Peki neden bundan vazgeçemiyoruz?

Aslında bunun cevabı o kadar basit ki.. Cevap şu; sıradan ve sefil hayatlarımız! Biraz ağır gelmiş olabilir ama üzgünüm,öyle. Biraz düşünsenize, eskiden fal bakmayı bilen arkadaşınız fincanınızı incelerken yaşadığınız o heyecanı şimdi de x uygulamasından fal sonucu beklerken yaşamıyor musunuz? Bekliyoruz. Nereye gideceğiz? Ne zaman evleneceğiz? Karşımıza kim çıkacak? Elimize para mı geçecek? İş bulacak mıyız? Bütün bunları merak etmekten çok daha büyük bir sorunumuz var. Bunların ne zaman ve nasıl olacağını söylerken bizi pohpohlayacak biri. Aslında hepimiz özel olduğumuzu hissetmek istiyoruz. Buna o kadar muhtacız ki, falcı bize "sen kararlı ve tuttuğunu kopartan birisin" demediği sürece kendimizde cesaret bulamıyoruz.Biz evde oturup yeni şeyler yapmaya cesaret bulamazken bir fal uygulamasının bize geleceğimiz hakkında uydurduğu mutlu ve dolu dolu olayları okumak bizi iyi hissettiriyor.Henüz bir şey yaptığımız yokken bize "yapacaksın, başaracaksın" denmesi içimizi rahatlatıyor, kimi zaman da harekete geçiriyor. İnanmayacaksınız ama okumayacak çocuğu okutturan falcılar gördüm. Falcı "Herkes senden umudu kesmiş ama senin çok güzel bir okul bitireceğini görüyorum" dedi diye ders çalışmaya başlayan birini tanıyorum. Ama belki de falcı ona bunu söylemese kılını bile kıpırdatmazdı. Çünkü onun ihtiyacı olan, ulvi birinin ona "sen özelsin, başına şöyle şöyle güzel şeyler gelecek" demesiydi. Hepimiz aynıyız aslında. Sıradanlıklarımızın sıradanlaştırdığı sıradan hayatlarımıza farklılık gelmesi için ulvi bir güç bekliyoruz. Birinin bize gelecek güzel günlerden bahsetmesine ihtiyacımız var. Sen özelsin, iyisin, cesursun, hırslısın demesine ihtiyacımız var. Bu yüzden senelerdir falcılara para yatırıyor insanlar. Sadece gelecekte ne olacak merakı değil bu. Dikkat ederseniz insanların geçmişte olanları bilen falcılardan daha çok etkilendiğini görürsünüz. Çünkü onların gözünde o artık ulvi,bilen,gören kişidir. Artık onun "üç vakte kadar vıdı vıdıya gideceksin" laflarına inanabilirler. Artık o falcı onlara "sen çok hırslı ve çalışkan birisin ve hedeflerine ulaşacaksın" dediğinde mutlu olabilirler. Günümüz teknolojisi sağolsun artık bir falcıya gitmeden bu duyguları telefon uygulamaları ile yaşayabiliyoruz ama sizce doğru mu yapıyoruz?

Fallarda veya falcılarda aradığımız gerçekleri kendimizde arasak ve bulsak, kimsenin bizim geleceğimizi bilemeyeceğini anlayıp geleceğimizi kendimiz inşa etsek daha güzel olmaz mı? Bence atalarımızın dediği gibi "Fala inanma ama falsız da kalma" felsefesi ile ayda yılda bir gönderdiğimiz fallarla eğlencemize bakmakta zarar yok. Ama bu sözün arkasına sığınarak bunu her gün yaparsak fallara inanır, asla da falsız kalamayız.

Nereye kadar sabretmeliyiz?

               Eğer ki genç bir yaşta iseniz büyüklerinizden en çok duyduğunuz uyarı mutlaka "Acele etme, sabretmelisin. Hiçbir şey h...