"Fakat insan sadece gençlik yıllarında rastlantı ile kaderin özdeş olduğunu düşünür. Sonraki yıllarda ise hayatımızın yönünü iç dünyamızın belirlediğini farkederiz. Gittiğimiz yol arzularımızın aksi yönünde ve anlamsız görünse de sonunda bizi her zaman görünmeyen hedefimize götürür." Stefan Zweig_ Dünün Dünyası
Artık geç kaldığınızı düşündüğünüz hayalleriniz var, biliyorum. Çünkü benim de var. Herkesin vardır. Ve herkesin etrafında "Benden artık geçti..." diye 'saçmalayan' orta yaş grubundaki birileri vardır. Hatta bu bahsettiğim kişi 'sen' de olabilirsin sevgili okuyucu. Sen de senden artık bir şeylerin geçtiğini düşünüyor olabilirsin. Çok normal, çünkü yirmili yaşlarda olmama ramen benim de böyle düşündüğüm zamanlar oldu. Fakat sonra bu yazının girişindeki mıslara denk geldim. Üniversitedeki hocalarımdan birinin önerdiği bir kitapta karşıma çıktı bu ve birdenbire aklımda başka bir kitaptan çıkardığım dersle birleşti. Bahsettiğim ilk kitap, Stefan Zweig'in Dünün Dünyası adlı otobiyografisi. Bahsettiğim ikinci kitapsa Paul Auster'in Yükseklik Korkusu (Vertigo) adlı kitabı. Bu bir kitap inceleme yazısı değil. O yüzden ayrıntılara girmeyeceğim. Daha önceki birkaç yazımda da olduğu gibi, bu yazımda da sadece bu kitapların bana düşündürdükleri hakkında konuşacağım. Umarım bu yazıyı okuyan birileri olursa, merak edip iki kitabı da okur çünkü okunmaya değer olduklarını düşünüyorum.
Aslında Vertigo bir roman olmasına ramen, o da aynı Dünün Dünyasındaki gibi, bir hayat hikayesi anlatıyor. Tek fark Dünün Dünyasının 'gerçek' olması. Ama çalışkan insanların hayat hikayelerinde farkettiğim bir güzellik var: "BİR SÜRÜ ŞEY ORTAYA KONULMUŞ, DOLU DOLU BİR HAYAT". "Bu yaştan sonra üniversite mi okuyacağım?" diyen insanların aksine bitirilmiş birkaç üniversite, "Sürekli iş mi değiştireceğim, mutlu değilim ama devam edeyim." diyenlerin aksine defalarca değiştirilmiş işler ve meslekler gördüm. Reddedilince kendi köşesine çekilmiş insanlar yerine her seferinde yeniden deneyen insanlar gördüm. Kendi çevremde de, hiçbir zaman vazgeçmeyen, çoluğa çocuğa karıştığı halde hayallerinin peşinden giden ve bana ilham veren bir sürü insan gördüm.
Bahanelerinizi duyuyorum, hepinizin... Bakmanız gereken minik evlatlarınız, ödemeniz gereken ev borcunuz, memnun etmeniz gereken aileniz... Benim de var, ama bir yanda da hayallerim var. Hemen şu an gerçekleştiremeyeceğim belki. Hatta eskiden istediğim şekilde de gerçekleşmeyecek. Ama Stefan Zweig'in de dediği gibi "hayatımızın yönünü iç dünyamız belirler". Bir ressam olamayışın kendini gizli gizli çizilen resimlerin olduğu bir deftere dönüşür, bir yazar olamayışın seni kimsenin okumayacağını bildiğin bir blog yazmaya iter (:)), bir avukat olamazsın ama onun yerine okuduğun bölümde sürekli seçmeli hukuk dersi alırsın. Olmak istediğin kişi olamadığını düşünürsün, ama içindeki o kişi seni sürekli iter. Neye mi? Bir kitabı okumaya,bir makaleyi incelemeye, bir filmi izlemeye, bir eşyayı almaya... Sonunda annenin isteği ile bir memur olsan bile evinde bir odada durmadan resim çizen veya durmadan beste yapan veya durmadan kuantum fiziği hakkında araştırma yapan biri olursun. Ama bunu vazgeçmezsen yapabilirsin. Eğer vazgeçersen bir şey olmak isteyip olamamış ama başka bir şey olmuş ve olmak isteği şeyi içinde baskılayıp kendini mutsuzluğa mahkum etmiş biri olarak kalırsın. Yapmak istediğin hiçbir şey henüz geçmedi senden. Erken anne-baba olmuş olman, bakmakla sorumlu olduğun ailen, mahalle baskısı,hastalık... Bunlar seni bazı şeylerden vazgeçmeye sevketmiş olabilir. Ama düşünsene, bir hastalıkla on sene boğuşmuş olsan ne olur ? Kaldığın yerden devam et. Yarın öleceğini bilsenbile hayallerinden vazgeçme. Neden geçesin ki ? Varsın hayatının ilk otuz senesi geçmiş olsun, kalan otuz senede neden kendini mutsuz edesin ? Kalan otuz seneyi dolu dolu yaşamamak için bir sebebin yok. Kalan otuz senede okumak istediğin ama okuyamadığın o bölümü okuyabilirsin,gitmek istediğin seyahate gidebilrsin, hayatına birini albilir aşık olabilrisin, çocuk sahibi olabilirsin, başka bir yere taşınabilirsin... Ne istersen yapabilirsin. Hayat kısa değil,her şeyi sığdırıp dolu dolu yaşayabilir, mutlu ölebilirsin. Hayat ne zaman kısa olur ? Hayat tekdüze kalırsa kısa olur. Lütfen tekdüze kalmayın. Lütfen hayatınıza çok şey sığdırmak için çabalayın. Hiçbir şey için geç değil.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Nereye kadar sabretmeliyiz?
Eğer ki genç bir yaşta iseniz büyüklerinizden en çok duyduğunuz uyarı mutlaka "Acele etme, sabretmelisin. Hiçbir şey h...
-
Biliyorsunuz ki son zamanlarda bir Zweig furyasıdır gidiyor. Tabi ki de ben de bundan nasibimi aldım. Ama ben kendisi ile üniversitede b...
-
Söz konusu yabancı dil olduğunda pek çoğumuzun dertli olduğu bir mesele var; "Anlıyorum ancak konuşamıyorum." Pek çoğumuza tanıdı...
-
Şu an bu yazıyı önümde bir fincan sade ve sert Türk kahvesi ile yazıyorum. Eğer telefonumdaki uygulamadan bugünkü fal hakkımı kullanmasaydım...